Viyana Habsburg Hanedanlığının egemenliğinde yüzyıllar boyu Avrupa’nın kültürel, entelektüel ve politik merkezi olmasından dolayı günümüze bu izleri yoğun bir şekilde yansıtmaktadır.
1860 yılındaki Osmanlı imparatorluğunun 2. Viyana kuşatmasının başarısızlığı Avusturyalılar için bir dönüm noktası olmuş. O tarihlerde şehir aslen 1. bölge’de yoğunluk gösterirken bu olaydan sonra kademeli olarak büyüyerek 23. bölge’ye kadar uzanmıştır. Pek çok tarihi yer 1. Viyana etrafında toplandığı için, araç trafiğine kapalı alan olan bu kısmı yaya olarak gezmek gerekiyor.
Resmi dili Almanca, para birimi Euro olan Avusturya’nın başkenti Viyana da ilk olarak şehrin dışında kalan Hundertwasser evlerini ziyaretle tura başladık.(Kegelgasse strasse 36 wien ) Gelir düzeyi düşük aileler için tasarlanmış olan bu evler zamanla ünlenerek kendine yer edinmiş.Hemen karşısında yine ressamın izlerini taşıyan tasarımıyla dikkat çeken pasajın içinden hediyelik eşyalar alabilirsiniz.Şehrin çeşitli yerlerinde Hundertwasser’ın tasarım evlerine rastlayabilirsiniz. ( bk hundertwasser).
İkinci durağımız Beldevere sarayı nı görmek üzere yola çıktık (Prinz Eugen Strasse 27 Wien ). O dönemin Generallerinin yazlık sarayı olan yapının en önemli özelliği 2. Dünya savaşından sonra Avusturya’nın özgürlüğüne kavuştuğu antlaşmanın bu sarayda imzalanmış olması.
Artık Viyana’yı yürüyerek keşfe çıkma vaktimiz geldi. Her yer Saray. Müze, tiyatro ve konser salonu bizde ucundan yakaladık. Maria Theresien meydanı ve karşılıklı birbirine bakan binalardan biri olan Sanat Tarihi Müzesi ( Kunsthistorisches Museum ) ve Doğa Tarihi Müze’sinin ( Naturhistorisches Museum) önündeyiz. Birbirlerinin aynısı olan binalardan Doğa Tarihi Müze’sine kişi başı 10 Euro ödeyerek giriyoruz.
19. yüzyıldan beri var olan Doğa Tarihi Müzesi'nde Vikipedi'ye göre 8700 metrekarelik alanda 30 milyon obje sergileniyor. Değerli madenler, nadir fosiller, dev dinazorlar ve eşsiz tarih öncesi buluntular var.Genel olarak çok akıcı ve birbirleriyle bağlantıları net bir biçimde açıklanmış yaşamının kaynağının günümüze kadar nasıl evrimleşerek geldiğini anlaşılır biçimde görebiliyorsunuz. Benzerini Franfurt Dinosaur Museum’da görmüştüm. 4 saate yakın dolaştığımız müzeden çıkarken memnun ve yorgunduk bir kahve molası verdik meydanda kurulan Noel pazarında. Pek ilgimizi çekmedi çünkü Avrupa’nın her şehrinde hatta neredeyse her kasabasında şuanda bu pazarlardan var.
Sanat Tarihi Müzesi ,1. Franz Joseph tarafından 1891 yılında açılmış. Güzel sanatlar alanında Dünya’da önemli bir yere sahip müzede Mısır ve Yakındoğu ,Yunan ve Roman Antik Koleksiyonundan ünlü ressamların tablolarının sergilendiği salonlara kadar, her şey düşünülerek hazırlanmış.Sanata ilgi duyuyorsanız burayı atlamayın.Maalesef biz gezemedik.Yarım günümüzü Doğa Tarihi Müzesine ayırınca hem beden hemde kafa olarak yorgun düştük.Bir başka Viyana turuna kaldı.
Meydandan aşağıya doğru indiğiniz zaman büyük bir kapıdan geçerek sizi bütün ihtişamı ile Viyana’nın en ünlü sarayı karşılıyor.Viyana Kraliyet sarayı…
Franz Josef ve eşi Kraliçe Elizabeth’in ( nam-ı diğer Sisi ) yaşadığı ve o dönemden kalma eşyaların sergilendiği muhteşem bir saray Hofburg Sarayı. Marie Antoinette'de burda doğmuş hani şu ekmek yoksa pasta yesinler diyen meşhur bayan .
Müzeye girebilmek için beklediğimiz kuyruk.
16 yaşında kuzeni 1.Franz’la evlenerek Almanya’dan Avusturya’ya geliyor. Suikastla öldürülene kadar Kraldan 3 kız ve 1 erkek evlat sahibi oluyor. Tahtın tek veliahttı oğlu Prens Rudolf ve sevgilisi intihar edince Kraliçe Sisi’nin biraz tuhaf olan ruh hali bir daha kendini toparlayamayacak hale geliyor.Bu olayın ardından öldürülene kadar siyah giyiyor. Halk tarafından sevilen bir Kraliçe iken, saray çevresi ve kayınvalidesi tarafından hep dışlanıyor. ( Kayınvalide baskısı taaa nezamandan beri varmış yahu ) Pazarlama açısından Sisi çok ön planda. Şehrin her yerindeki hediyelik eşya dükkanlarında, magnetleri, kupaları, kartpostalları v.s var. Bu arada kocasının gümbürtüye gittiğini söyleyebilirim en azından bizim yaşadığımız çağda.
Sarayın arka tarafından yürüyerek Graben caddesindeki Vebadan kurtuluşa adanmış veba anıtını da fotoğraflıyoruz.
Kraliyet pastanesi Demel’de mola veriyoruz. Meşhur Apfelstudel’inin tadına bakmadan olmaz.
Viyana piskoposluk ruhani dairesinin ana kilisesi Aziz Stefan ( St.Stephan Katedrali) görkemiyle bizi karşılıyor. İçeride ayin yoksa dolaşabilirsiniz.
Şehrin en meşhur yemeğini yemeden gitmek olmaz . Figlmüller’de Schnitzel yemek için önce sıraya giriyorsunuz eğer şanslıysanız 15-20 dk içinde bir masa bulabilirsiniz. Normal tabakta dev boyutta, enfes bir wien schnitsel yiyorsunuz. Yanında patates salatasıyla servis ediliyor.Önce bu çok büyük hepsini bitiremem desenizde öyle olmuyor :).
Viyana Mozart çalar dinlemesini bilenlere. . Mozart, Beethoven, Strauss, Hydn, Schubert..Birçok ünlü bestecinin yaşadığı yerde ,onların eserlerini dinlemekten daha güzel ne olabilir? Viyana’da yapılacak şeylerin başında klasik müzik konserine gitmek geliyor. Gündüz şehrin tarihi yerlerindeki Mozart’lardan!!! bilet satın alabilirsiniz. ( Pazarlık yapın Örneğin ön sıra 65 Euro, biz 35 Euro verdik )
Yoğun kar yağışı yüzünden sık sık mola vererek gezdik şehri. Shnitzeli, pastaları, çikolatası derken kahvesininde meşhur olduğunu öğrendik ve tabi hikayesinide. Viyana 2 kere Türk kuşatmasından geçmiş ama teslim olmamış. Bu başarısızlığın ardından Osmanlı kahve çuvallarını ve diğer bütün ağırlık yapacak eşyaları bırakarak geri dönmüştür. Önce kalan malzemelerden kahveyi deve yemi sanmış Avustralyalılar. Türkleri iyi tanıyan Polonyalı Ajan Jerzy Franciszek Kulczycki bu kahverengi çekirdeklerin kahve olduğunu söylemiş. Avusturya’ya bu kuşatma sırasından bilgi olarak birçok yardımı dokunan bu ajana, kahveler hediye edilmiş. Ajan Jerzy, Schlossergasse’de bir kahvehane açmıştır.Kdschitzky Caddesinde yeniçeri kıyafetleri içinde kahve yapan Polonya’lı ajanın heykelini görebilirsiniz.
Helden Platz ( Kahramanlık alanı ) ve hemen arkasındaki Rathaus ( Belediye binası).