5 Haziran 2016 Pazar

Zeugma Antik Kenti

 Etkileyici bir tarihi olan Zeugma kentinin müzesi şahane bir ortamda, benzersiz eserlerle ziyaretçilerini ağırlıyor. En ilgisiz kişiyi dahi heyecanlandıracak bir müze olan Mozaik Müzesi, Gaziantep Seyahatlerinin en önemli duraklarından. Müzenin girişindeki muhtesem ses ve müzik esligindeki filmden uzun uzun not aldim hatta tepeden projeksiyon aletiyle olusturulan havuza ayaklarimi bile uzattim.










Zeugma’nın kısa tarihinden bahsederek baslayalim müzeyi gezmeye. Günümüzdeki adıyla Belkıs, en çok bilinen adıyla Zeugma Antik Kenti; Gaziantep´in değerli hazinelerinden. Büyük İskender’in ölümünden sonra beşe bölünen toprakların içinde Fırat Nehri’nin geçilebilir birkaç noktasından olan bölgeye M.Ö. 300 yılında o zamanın şartları içinde dev bir şehir inşa edilir. Fırat’ın kıyısındaki şehrin hemen karşısına da kralın eşinin adına küçük bir şehir daha kurulur ve bir köprüyle geçilmez Fırat Nehri’nin iki tarafı birleştirilir. İşin trajıkomik yanı ikinci kent zaman içinde büyür de büyür ve ilkini geçer. İşte o kent günümüzdeki adıyla Zeugma’dır.





Bir elinde bolluğu, bereketi temsil eden boynuz, diğer elinde dümen tasiyan Fortuna heykelini. koruduğuna inanilan  şehir Roma döneminde zenginleşir. Zeugmalı’lar tarihin ve hikayelerin üstünde yaşamakta ve hayatını sürmektedirler. Komagene Krallığı’nın 4 önemli kentinden olan Zeugma Antik Kenti, Roma İmparatorluğu’na dahil edilir ve zamanla 80.000 kişilik dev nüfusa ulaşan kentin adı bu dönemde değişir. Roma’nın doğu sınırındaki en büyük kenti olan Zeugma’nın kelime anlamı “köprü, geçiş” manasına gelmektedir.




Zenginliği, Roma İmparatorluğu’nun estetik değerleri ile oluşturulmuş evleri ve villalarıyla Zeugma büyüklüğü ve haşmeti kadar mimari bir mucize olarak da tanımlanır. Evlerin zeminlerindeki mozaikler bazi odalarda süs havuzlariyla daha da zenginlesmis. 





Duvalarındaki freskler ve zeminlerindeki mozaikler kenti günümüzde dahi ‘inanılmaz’ kiliyor. Büyük bir zevkliliği ve estetiği yaratmış kente günümüzden bakmak bizler için ne acı! Bazi mozaikler depremler bazilari ise savasla tahrip olmasina ragmen en kötü olani ise tarihi eser hirsizlari tarafindan hazine bulmak icin talan edilmis.





Birçok tanrıyı ve tanrıçayı, tarihi özellikleri, deniz yaratıklarını, balıkları, hayvanları, doğal olayları, tarihi ve dini hikayeleri ve hatta popüler çeşitli konuları anlatan acayip mozaikler villaların halıları gibidir adeta.







Fırat Nehri yataklarından ve şehrin etrafındaki taş ocaklarından çıkarılan mozaikler ve renklendirmek için kullanılan camlar Zeugma’nın moziklerini oluşturuyor. Zeugma Antik Kenti’nde bu renk cümbüşünü inceleyebilirsiniz. Roma’dan uzun yıllar sonra  Sasaniler şehri ele geçirir, yıkar, yağmalar. Sonra gel-gitler olsa da yerlesim Fırat üzerinden Bilecik’e kaymış, dolayısıyla ticari hiçbir değeri kalmayinca da şehir önemini kaybedip terk edilmistir. Seneler sonra Türk kavimleri bölgeye gelip küçük yerleşimler oluşturmuslar. Ama yine de eski ihtisamini koruyamamistir.



 Bilecik Barajı’nın inşası gündeme gelince tekrar ortaya cikan antik kent icin onlarca ülkenin mimari ve arkeoloklarin katkılarıyla Antik Kent sular altında kalmaktan kurtarılmaya çalışılır. Dönemin Cumhurbaskani Sayin Ahmet Nejdet Sezer´in kisisel baskisi ile son anda baraj sularina gömülmekten kurtarilan mozaikler müze de sergilenmektedir.





Yüzlerce metrekarelik eserlerin içinde Zeugma’nın simgesi ise, mozaiklerin Mona Lisa´si olarak isimlendirdiğimiz “Çingene Kızı”. Çingene Kızı ismi ise kazi calismalari sirasinda stajer Arkeologlar kendi arasinda sakalasirken, halka biciminde ki küpesi nedeniyle esere yakistirimis. Aslinda agiz ve cene kisminin kayip olmasi yüzünden kadin mi erkek mi oldugu hala tartisma konusu. Kisisel fikrim: bence metroseksuel bir erkekmis :DDDD (kafaya bandana kulaga küpe ama bakislar daha sert...) tabi yoruma acik...





Aslında diğer eserlere göre boyut olarak oldukça küçük olan meşhur “Çingene Kızı” ancak bir tablo büyüklüğünde. Dev bir salon zeminini kaplayacak büyüklükteki halı gibi mozaikler düşünülürse oldukça küçük, ancak manevi değeri çok yüksek olan eser, müzenin sonunda başlı başına ayri bir bölme de sergileniyor. Soyle de soyleyebiliriz; sizi uzun, karanlik bir koridordan kücük bir odaya dogru yürüterek “Çingene Kızı'na" hazirliyorlar. Merak ve ilginize bağlı olarak zaten hissettiğiniz heyecan mutlaka katlanıyor ve karşınızda Dünya’nın en özel eserlerinden birini, kendi ülkeniz içinde oldukça batılı bir müzecilik sunumuyla görüyorsunuz. Bu olağanüstü bir andı, özellikle belirtmek isterim.

Çingene Kızı Mozaiği baktığınız açı ne olursa olsun, size bakıyor gibi görünüyor. Bu teknik Da Vinci’nin Mona Lisa’da da kullandığı, üç çeyrek bakış olarak ifade ediliyor.




Savaş Tanrısı Mars müze de önemli bir yere sahip. Romalılar yılın ilk ayına Mars (Mart) demişlerdir. Mart ayı savaşin ve baharin ilk ayıdır. Bir elinde tuttuğu mızrak savaşın, diğer elinde tuttuğu dallar ile baharin simgesi olan heykel, 6.60 metre yüksekligindeki bir sütun üzerine yerlestirilmis ve 1.45 metre yüksekligindedir.


                           


Heykel`in saçları, başı, kolları ve bacakları ayrı parçalar olmasina ragmen bakıldığında yekpare olduğu düşünülür. Zeugma’nın, MS. 256’da Sasani Kralı I. Şapur tarafından ele geçirilmesi sırasında Poseidon Villası‘nın bodrum katına saklanarak kurtarılmıştır. Soldaki Mars savas tanrisi sagdaki Temmuz gezgini:))


                       



Müzenin devami olan yan taraftaki alan da hala çıkarılmakta olan mozaikler sergileniyor. Daha bos bir alan gibi gözükse de kazi calismalarinin devam ettigini dusunursek dolacak gibi duruyor. Zeugma’dan çıkarılan Sulumağara Mozaiği, Koçlu Mozaiği ve Kurukastel Mozaiği gibi birkaç mozaik sergilenmekte. 





5000’den fazla eser kurtarılmış olsa da, kentin %30’u sular altında kalır…. Günümüzde Ankara Üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından su altında kazılar hala devam etmektedir.




Zeugma Antik Kenti müzesi Gaziantep’in sembolü halindedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder